27 Kasım 2008 Perşembe

HUKUK KISA DERS NOTLARI VE TERİMLERİ

İFA YERLERİ Aksi kararlaştırılmadığı takdirde • Para borçları: alacaklının ikametgahında • Parça borçları : sözleşme yapılırken o şeyin bulunduğu yerde. • Diğer tüm borçlar borçlulun ikametgahında ifa olunur.
ALACAKLININ TEMERRÜDÜ
Alacaklının haklı bir neden olmaksızın borçlulun edimini reddetmesidir. Yani ifa borçlu tarafından usülüne uygun olarak alacaklıya sunulmalı ve alacaklı ise haklı bir neden olmaksızın bunu reddetmesidir. En önemli sonuçları tevdi ve sözleşmenin feshidir. Eğer borcun konusu bir şeyin teslimi ise tevdi ile borçlu borcundan kurtulabilir. Bunda ancak başkasına teslimi mümkün olan edimlerde söz konusu olabilir. Bir şeyin nereye tevdi edileceğini ifa yerindeki yargıç belirler. Eğer buna karşılık borcun konusu bir şeyin teslimi değilse, borçlu –borçlunun temerrüdü kurallarına göre-sözleşmeyi fesedebilir.

BORÇLUNUN TEMERRÜDÜ
İfası mümkün ve muaccel bir borcu ifa etmeyen borçlu ifada gecikmiş sayılır. Bu gecikme bazı şartların varlığı halinde borçlunun temerrüdü olarak nitelendirilir. Bu şartlar şunlardır • Borcun muaccel olması: yani borcun ifa zamanının gelmiş olması gerekir. Ancak burada borçlu ifadan kaçınmak konusunda bir defi hakkına sahipse, bu hakkını ileri sürerek temerrüde düşmekten kurtulabilir. • Borçlunun temerrüde düşmesi için sadece borcun muaccel olması yeterli değildir. Ayrıca alacaklının borçluya borcunu ödeme konusunda ihtar yapmış olması gerekir. Tacirler arasında ihtarların noter aracılığı ile taahhütlü mektupla yada telgrafla yapılması gerekir. Ancak ifa günü tarafların anlaşması ile belirlenmiş ise ihtara gerek yoktur. Burada borçlunun kusuru hiç bir rol oynamaz. Sadece temerrüdün bazı sonuçları için önem taşır.
Başlıca iki tana sonucu vardır. 1- gecikme tazminatı 2- kaza halinde sorumluluk
BORCU SONA ERDİREN DURUMLAR
1. İFA : sözleşmede belirtilen borcun ödenmesi veya edimin yapılmasıdır. 2. İBRA: alacaklının borçluyla yaptığı sözleşmeyle alacagından vazgeçerek, borçluyu borçtan kurtarmasıdır. 3. YENİLEME: yenileme ile mevcut bir borç yeni bir borç meydana getirilerek sona erdirilir.başlıca şartları şunlardır. • Geçerli bir borcun varlığı • Yeni bir borcun ortaya çıkması • Tarafların yenileme niyetinin olması 4. TAKAS: Takasın başlıca unsurları şunlardır. 1- taraflar birbirlerinden alacaklı olmalıdır. ( karşılıklı borç) 2- tarafların alacaklarının konusu aynı olmalıdır. 3-borçların muaccel olması gerekir. 4 – takastan feragat edilmiş olmamalıdır. Takastan feragat eden kişi takas beyanında bulunamaz. takas beyanı takas hakkı doğduktan sonra ve sonaermeden önce yapılmalıdır. Borcunu ödeyen kişi takas beyanında bulunamaz. takas halinde borçlardan az olan tutarında borç sona ermiş sayılır. Eğer bu borçlardan birisi faiz işleyen borç ise faiz işlemesi takas tarihinde durur. 5. ZAMANAŞIMI.: Hak kazandırıcı ve hak düşürücü olarak iki ayrı anlamda kullanılır. Hak düşürücü zamanaşımın şartları 1-alacağın zamanaşımına tabi olması 2- zamanaşımı süresinin geçmesi ( normal zamanaşımı süresi on yıldır.) daha uzun ve daha kısa zamanaşımı süreleride sözkonusu olabilir. Hak düşürücü süre zamanaşımından farklı olarak hakkın kanun veya sözleşme ile belirlenen süre içinde kullanılmaması, doğrudan doğruya hakkın sona ermesidir. Hak düşürücü süreyi hakim kendiliğinden dikkate almasına rağmen zamanaşımı süresini hakim kendiliğinden dikkate alamaz. 6. KUSURSUZ İMKANSIZLIK ( İFA İMKANSIZLIĞI): İfa imkansızlığı mevcut bir borcun ifasının cebri icra yoluyla elde edilemeyecek hale gelmesidir. İfa imkansızlığı borçlunun kusuru olmadan meydana gelmişse borç sona erer. 7. ALACAKLI VE BORÇLU SIFATLARININ BİRLEŞMESİ

ALACAĞIN TEMLİKİ: alacağı devreden ile alacağı devralan arasında yapılan bir sözleşme ile alacağın, alacağı devralana geçirilmesini ifade eder. Borçlu temlik sözleşmesinin dışındadır. Yani bu ilişkide eski alacaklı borç ilişkisinden çıkmakta onun yerini yeni lacaklı almaktadır. Başlıca şartları şunlardır. • Yazılı temlik sözleşmesi: Temlik sözleşmesi yazılı olmalıdır. Ve bunda temlik edenin imzasının olması yeterlidir. • Alcağın temlikin kanun ve sözleşme hükümlerine göre yasaklanmamış olması gerekir.
Alacağın temliki temlik edenin şahsına özgü hükümler dışındaki öncelik ve yan haklarınıda içerir. Ayrıca işlemiş faizlerde alacakla birlikte devredilmiş sayılır. Alacağın temliki borçlunun rızası alınmadan yapılır. Fakat temlik sonucunda borçlunun durumu eskiye nazaran kötüleşmemelidir. Bu nedenle borçlu temliki öğrendiği tarihten itibaren eski alacaklıya karşı ileri sürdüğü tüm itiraz ve defileri yeni alacaklıya karşı ileri sürebilir. Eğer borçlu temlik edene karşı muaccel bir alacağa sahipse, bu alacağını, yeni alacaklıya karşı borcuyla takas edebilir. Böylece takasta karşılıklılık esasından vazgeçilmektedir. Temlik bir bedel karşılında yapılmışsa alacağı devralan kimse, temlik zamanında ancak alacak hakkının varlığını garanti etmiş olur. Fakat ayrıca taahhüt etmiş olmadıkça borçlunun ödeme gücünden sorumlu değildir.
MÜTESELSİL BORÇLULUK. Borçlular arsındai tesesül, borçlulardan her birinin sözleşme vaya yasa gereği borcun tamamından sorumlu olduğu, fakat borçlulardan herhangi birinin ödemesiyle diğerlerininde borçtan kurtulduğu birlikte sorumluluk halidir. Ticaret hukukunda müteselsil sorumluluk karinesi yoktur. Alacaklı, borçlular arasındaki teselsülün varlığını kanıtlamak zorundadır. Teselsül halinde alacağın tamamı borçlulardan herhangi birinden istenebilir. Herhangi biri öderse diğerlerininde borcu sona erer. Ancak müteselsil borçlulardan biri diğerlerinin durumunu ağırlaştıramaz. Faiz öngörmesi gibi..vb. yasada aksi bir çözüm getirilmedikçe borçlular yapılacak ödemeyi eşit olarak üstlenmek zorundadırlar. Bu paydan fazlasını ödeyen borçlu diğerlerine rucu edebilir.
İSİMLİ TİPİK SÖZLEŞMELER
• Devir borcu doğuran sözleşmeler • Kullandırma sözleşmeleri • İşgörme sözleşmeleri • Saklama ( muhafaza sözleşmeleri) • Teminat sözleşmeleri • Sonuçları talih ve tesadüfe bağlı sözleşmeler • Ortaklık sözleşmeleri
İSİMSİZ TİPİK SÖZLEŞMELER
KEFALET AKDİ Kefalet akdi ile kefil, asıl borçlunun alacaklısına karşı borcun edasına tekeffül etmektedir. Üç köşeli ilişki mevcuttur. Borçlu, kefil, alacaklı. Kefaletin nitelikleri şunlardır. • Ferilik: kefaletin asıl bir borca bağlı olmasıdır. Asıl borç sona erirse kefalette sona erer. • Talilik: kefalet talidir yani ikinci plandadır. Birinci planda asıl borçlu vardır. • İvazsızlık: kefalet akdi, kural olarak kefile yükümlülük yükler.
Kefalet akdinin geçerli olması için, geçerli asıl bir borcun olmalı ve kefalet akdinin geçerli bir şekilde yapılmış olması gerekir. Kefalet senedinde kefilin sorumlu olabilecegi azami miktar belirtilmelidir. Bunlar kefili korumak amacıyla yapılan uygulamalardır.
Başlıca kefalet türleri şunlardır.
Adi kefalet: adi kefalette asıl borçlu takip edilmeden kefile müracaat edilemez. Bu kefalette kefile açıkca müteselsil olarak bir borç altına girdiği belirtilmez
Müteselsil kefalet : adi kefatten farkı asıl borçluya gidilmeden doğrudan doğruya kefile müracaat edilebir. Kefil , tartışma ve rehnin paraya çevrilmesi defi lerini ileri süremez.daha doğrusu bu haklarından feragat etmiştir.
Birlikte kefalet: birden fazla kişinin aynı anda aynı borca kefil olmasıdır.
Kefile kefalet: kefik,daha önce kefil olmuş veya olacak kimsenin borcuna tekeffül etmektedir. İlk kefil ise borçlu konumundadır.
Rücua kefalet: ilk kefile karşı asıl borçlunun ödeme gücünü tekeffül etmektedir.
ÖDÜNÇ ( KARZ)
Karz bir akittir. Karzla ödünç veren bir miktar para ve diğer bir misli şeyin mülkiyetini ödünç alana verir. Ödünç alan ise aynı miktarda ve aynı nevide şeyleri geri vermekle mükellef olur. Başlıca unsurları: • Ödünç verilecek bir miktar para veya eşya • Ödünç konusu şeyin mülkiyetinin ödünç alana geçmesi • Ödünç alanın, aynı şey ve nevıden geri verme borcunun var olması
Adi karzda faiz ödenmesi için bunun açıkca belirtilmesi gerekir. Buna karşılık ticari karzda faiz ödenmesi kararlaştırılmamış olsa bile faiz ödenmesi gerekir.
TİCARET HUKUKU
TİCARİ İŞLETME
Ticaret sicili nizamnamesine göre ticari işletmenin unsurları • Gelir sağlamanın amaç edinilmesi • Faaliyetlerinin devamlılık arzetmesi • Esnaf faaliyetlerinin sınırının aşılması • Faaliyetlerinin bağımsız olması
TK’na göre şunlar ticari işletme sayılır. • Ticarethane • Fabrika • Ticari şekilde işletilen ve faaliyetleri esnaf sınırları aşan diğer müesseseler.
Ticari işletmenin merkezi idari ve ticari faaliyetlerinin yürütüldüğü yerdir. Şubenin ise belli başlı unsurları şunlardır. • Şube merkezle aynı ve gerçek tüzel kişiliğe sahip olmalıdır. • Şube iç ilişkilerinde merkeze bağlıdır. • Şube dış ilişkilerinde bağımsızdır. • Şube ile merkez arasında mutlaka mekan farklılığı vardır.
Şube olmanın hukuki sonuçları şunlardır. • Her şube kendi merkezinin ünvanını şube olduğunu belirterek kullanır. • Merkezi Türkiyede bulunan şubeler de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilan olur. • Her şube ticaret ve sanayi odasına kaydolur. • Şubenin taahhütleri açısından şubenin bulunduğu yer ifa yeri sayılır ve burada dava açılır.
TACİR: bir ticari işletmeyi kısmende olsa kendi adına işleten kimsedir. Tacir olmanın başlıca unsurları şunlardır. • Bir ticari işletmenin varlığı: Ancak kanun bazı durumlarda üçüncü kişilerin korunması açısından ticari işletmesi olmayan kimseleri de tacir gibi sorumlu tutar. • Ticari işletmenin işletilmesi: işletmenin kurulup açıldığı ilan yolu ile veya ticaret siciline kayıt ile ilan etmiş kişi tacir sayılır. • Ticari işletmenin kısmende olsa o kişi adına işletilmesi: kanuni temsilciler tacir sayılmaz. Tacir sıfatı temsil edilen kişinindir. Ancak cezai sorumluluk kanuni temsilciye aittir.
TACİR OLMANIN SONUÇLARI 1. İflas tabi olmak 2. Ticaret ünvanı kullanma zorunluluğu 3. Tescil zorunluluğu 4. Ticari defter tutma zorunluluğu 5. Basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğü 6. Tacirler arasında ihtar ve ihbarların şekle bağlı olması 7. Ticaret karinesi 8. Ücret ve faiz isteme hakkı 9. Fatura ve teyit mektubu 10. Ücret ve cezanın indirilmesini isteme hakkının olmayışı 11. Tacirler hakkında ticari örf ve adet kurallarının uygulanması
TESCİL: kural olarak talep üzerine yapılır. Tescil talebi, ilğililer veya temsilcileri yahut hukuki halefleri tarafından yetkili sicil memurluğuna yapılır. Tescil talebi dilekçe ile olur. Tescil talep süresi onbeş gündür. Ticaret sicil memurluğunun yetki çevresi sınırları dışında oturanlar için 1 aydır. Sicil memurun görevleri: tescil için aranan gerekli koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırmakla yükümlüdür. Tüzel kişilerin tescilinde şirket ana sözleşmesinin emredici kurallara aykırı olup olmadığını ve yasanın zorunlu kıldığı hususları içerip içermediği araştırılır. Ayrıca tescil edilecek konuların üçüncü kişileri yanıltmaması ve kamu düzenine aykırı olmamalıdır.
Aleniyet kamuya açıklık: herkes ticaret sicilin içeriğini ve dairede saklanan tüm senet ve evrakları inceleyebileceği gibi, bunların onanmış suretlerini de isteyebilir.
Tescilin üçüncü kişiler hakkında etkisi
Tescil ilan tarihinden sonra üçüncü kişiler kendilerine karşı hüküm ifade eden bu kayutları bilmediklerini yönünde iddiada bulunamazlar. Olumlu etki. Tescil gerektiği halde tescil edilmemiş veya tescil edildiği halde ilan edilmemiş olan bir husus, ancak bunu bildiklerini kanıtlamak şartıyla üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir. Olumsuz etki. Tescil ve kayıt için kötüniyetle gerçege aykırı beyanda bulunanlar hakkında cezai hükümler vardır. Ayrıca aykırı tescilden dolayı zarar görenlerin tazminat davası açma hakkı vardır. Üçüncü kişiler tescille ilğili uğradıkları zararlar dolayısı ile hazineye karşı tazminat davası açabilirler. Hazine daha sonra kusuru oranında sicil memuruna rücu eder.
Ticaret Ünvanı: tacirin ticari işlerinde kullandığı addır.her tacir ticari işletmesine ait işlemleri ticaret ünvanı ile yapmak ve bu ünvan altında imzalamak zorundadır. Her tacir ticari işletmesini açtığı günden itibaren enaz 15 gün içinde ticari işletmesinin seçtiği ticaret ünvanını işletmenin bulunduğu yerdeki ticaret siciline tescil ve ilan ettirmelidir. Ticaret ünvanı bir çekirdek birde ek kısımdan oluşur. Çekirdek kısmı örnek: ali koç ( çekirdek) tuhafiye magazası (ek) kollektif şirketlerde çekirdek kısmında en az bir ortağın adı ve soyadı yer alır. Ali koç ( çekirdek) yayıncılık (ek) koll.şrkti (çekirdek). Komandit şirketlerde çekirdek kısmında okamandite ortaklardan en az birinin adı ve soyadı yazılır. Fakat komanditer ortakların ad ve soyadlarının bulunması yasaktır. Ltd şti.inde çekirdek kısmı şriketin konusu ve ltd şti dir. A.Ş.lerde çekirdek kısmı şriketin konusu ve A.Ş dir. Kooparatiflerde çekirdek kısmı şriketin konusu ve Kooparatif kelimesidir.
Ticaret ünvanının korunması: usulen tescil ve ilan edilmiş olan tic.ünvanını kullanmak hakkı münhasıran sahibine aittir. Gerçek kişilerde bu hak sicilin tescil edildiği iş çevresiyle sınırlıdır. Yanı bu hak sicil dairesi içinde korunur. Gerçek kişilerde tescil yapılırken aynı sicil dairesi içinde daha önce tescil edilen ünvanlardan ayurt edici ibarelerin kullanılması zorunludur. Sicil daireleri farklı olursa gerekmez. Oysa tüzel kişilerin ticaret ünvanları ülke düzeyinde korunur.
HAKSIZ REKABET Aldatıcı hareket ve iyiniyet kurallarına aykırı diğer davranışlarla ekonomik yarışmanın her türlü kötüye kullanılmasıdır. İyiniyet kurallarına aykırı davranışlar, şunlardır. 1. Başkalarının mallarını, iş ürünlerini faaliyetlerini yanlış, yanıltıcı vfeya gereksiz yere inciltici beyanlarla kötülemek. 2. Başkalarının ahlaki ve mali durumları hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak. 3. kendi mali ve ahlaki durumu hakkında yanlış ve yanıltıcı bilgi vererek üstünlük sağlamak. 4. paye. Şahadetname veya mükafat almış gibi davranma veya buna müsait olan yanlış unvan yahut mesleki adlar kullanmak. 5. iltibasa meydan verecek malları satışa sunmak, elinde bulundurmak, yada bu suretle ad, marka, ünvan ve işaretler kullanmak. 6. üçüncü kişilere menfaat sağlayarak onları kandırmak ve rakipler hakkında imalaat ve ticaret sırlarını öğrenmek. 7. kötüniyetle elde ettiği imalaat ve ticaret sırlarından yararlanmak ve onları başkalarına yaymak. 8. iyiniyet sahibi kişileri yanıltacak tarzda gerçeğe aykırı şehadetnameler vermek 9. rakipler hakkında geçerli olan ve yasalarla belirlenmiş olan iş hayatı koşullarına uymamak. HAKSIZ REKABET DAVALARI • Hukuk davaları 1. fiilin haksız olup olmadığının tesbit davası 2. Haksız rekabetin meni davası 3. maddi tazminat davası 4. manevi tazminat davası 5. ceza davalarıda açılabilir. Hukuk davalarında taraflar. Haksız rekabet dolayısı ile dava açabilecek kişiler şunlardır. 1. haksız rekabet dolayısı ile ekonomik menfaatler zarar gören yada zarar görme tehlikesi içinde bulunanlar.rakipler 2. Haksız rekabet dolayısı ile ekonomik menfaatleri zarar gören Müşteriler 3. tazminat davaları haricindeki davalar için üyelerinin ekonomik menfaatlerini korumaya yetkili olan mesleki ve ekonomik birlikler.
Haksız rekabet davalarının açılabileceği kimseler 1. haksız rekabet fiilini işleyenlere 2. haksız rekabet fiilini işleyenler mustahdem veya işgörenler tarafından işlenmişse istihdam edenlere karşı ( tazminat davası hariç) 3. haksız rekabet basın yolu ile işlenmişse yazıyı yazana yada ilan edene karşı açılır ( tazminat davası hariç )
haksız rekabet davalarında zamanaşımı süresi 3 yıldır ancak ceza davalarında yasa daha uzun bir süre belirlemişse buna uyulur.
TUTULMASI ZORUNLU DEFTERLER • yevmiye defteri • defteri kebir • envanter defteri • işletme defteri • karar defteri • ismen gösterilmeyen zorunlu defterler.
Defter ve belgeler son kayıt tarihinden itibaren on yıl süre ile saklanmak zorundadır.
TİCARİ DEFTERLERİN DELİL KUVVETİ
Ticari defterlerin sahibi aleyhine delil olması : taraflardan biri iddiasını sadece karşı tarafın defterleri ile ispat etmek istediğini öne sürerse bu durumda bazı şartların varlığı halinde ticari defterler sahibi aleyhine delil olur. Ancak bunun için karşı tarafın tacir olması gerekir. Mahkeme iddiaa sahibine iddiasının sıhhati hakkında yemin verir. Eğer karşı taraf ibrazdan kaçınırsa mahkeme bu yeminle bağlıdır. Eğer karşı taraf defterlerini ibraz ederse, bu durumda iki ihtimal vardır birincisi iddia hakkında hiçbir kayıt yoksa, iddia sahibi iddiasını başka delillerle kanıtlayamaz. İkinci iddia hakkında kayıt varsa, burada sahibi aleyhine ve lehine olan kayıtlar kanuna uygun tutulmasa bile kesin delil sayılır. Ticari defterlerin sahibi lehine delil olması : kural olarak bu mümkün değildir. Ancak bazı kuralların varlığı ile defterler sahibi lehine delil sayılır. Bunlar • heriki taraf tacir olmalıdır. • Uyuşmazlık her iki tarafın defterlerine geçmesi gereken ticari işten kaynaklanmalıdır. • Ticari defterler kanuna uygun tutulmalıdır. • Defter kayıtları birbirini doğrulamalıdır. • Karşı taraf ileri sürülen iddiayı kendi defterleri veya diğer geçerli kanıtlarla çürütmemiş olmalıdır. • Defter sahibi yemin etmiş olmalıdır.
ŞİRKETLER HUKUKU Ticaret şirketleri iki grupta toplanır. 1. şahıs şirketleri : kollektif ve adi komandit şirketlerdir. Bu şirketleede işler karşılık güven üzerine bizzat ortaklar tarafından yürütülür. Ve ortaklar üçüncü kişilere karşı tüm mal varlıkları ile sorumludur. 2. Sermaye şirketleri : bu şirketlerde ortaklar ikinci plandadır bu şirketlet A.Ş.-LTD. VE Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Şirketlerdir.
KOLLEKTİF ŞİRKETLER: bir ticari işletmeyi bir ticaret ünvanı altında işletmek amacıyla kurulan ve ortaklardan hiç birinin alacakları şirket alacaklarına göre sınırlandırılmamış olan şirkettir.başlıca unsurları şunlarıdır. 1. ticari işletme amacı 2. ticaret ünvanı varlığı 3. ortakların şirket alacaklarına karşı sınırsız sorumluluğu
ortaklardan her biri ayrı ayrı idare yetkisine sahiptir. Ancak bu hak ansözleşme ile ortaklardan birine veya birkaçına verilebilir. Ancak şirket konusuna girmeyen işlerde fevkalede işlem ve işlerin yapılması için tüm ortakların ittifakı şarttır. Şirket ortakları şirket alacaklarına karşı müteselsilen ve bütün malları ile sınırsız sorumludurlar. Şirket borçlarından birinci derecede şirket borçludur. Ortaklar ikinci planda kalmaktadırlar.
KOMANDİT ŞİRKETLER: ticari bir işletmeyi bir ticaret ünvanı altında işletmet amacıyla kurulan ve şirket alacaklarına karşı ortaklardan bir veya birkaçının sorumluluğu sınırlandırılmamış ve diğer ortak ve ortakların sorumluluğu belli bir sermaye ile sınırlandırılmış olan şirkettir. Sorumluluğu sınırlandırılmamış olan ortaklara komadite sınırlandırılmış olan ortağa kamanditer ortak denir. Komandite ortakların gerçek kişi olmaları şarttır. Özel hükümler hariç kollektif şirketlerle ilişkin hükümler uygulanır.
ANONİM ŞRKETLER : bir ünvana sahip esas sermayesi muayyen ve paylara bölünmüş ve borçlarından dolayı yanlız malvarlığı ile sorumlu bulunan şirkettir. Ortaklar sermaye payları oranında sorumluluk sahibidir. Pay sahipliği kolayca devredilebilir. Yönetim bir veya birkaç kişiye bırakılabilir. Başlıca özellikleri şunlardır. 1. Şirketin amaç ve konusu ekonomik olmalıdır. Ve şirket anasözleşmesinde açıkca belirtilmelidir. 2. Sermayesi muayyen ve paylara bölünmüştür. Şirket ortaklarının paylarını temsil etmek için ortaklara hisse senedi verilir. 3. Şirketin üçüncü kişilere karşı sorumluluğu malvarlığı ile sınırlıdır. Ortakların sorumluluğu ise sermaye payları oranındadır.
Anonim şirketler iki şekilde kurulurlar. Ani kuruluşta şirket ortakları sermayenin tamamını taahhüt etmesiyle olur. Tedrici kuruluşta ise bir kısım payların ortaklar tarafında taahhüt edilmesiyle geri kalan kısım içinse halka müracaatla olur. Anonim şirketin kurulması için en az 5 ortağın olması gerekir. A.Ş kuruluş aşamaları 1. anasözleşmenin hazırlanması ve notere tasdik ettirilmesi 2. sanayi ve ticaret bakanlığına başvurarak izin alınması 3. kuruluşun ticaret siciline tescili ve ilanı İDARİ YARGI YERLERİ DANIŞTAY : Temyiz yeri olarak ilk derece idari ve vergi mahkemelerinin nihai olarak verdikleri ve aleyhine itiraz yolu ile bölge idare mahkemesine gidilemeyen ve danıştayın ilk derece mahkeme olarak verdikleri nihai kararları inceler ve karar bağlar. İlk derece mahkemesi olarak belirlenen konularda iptal ve tam yargu davalarını karara bağlar. Uyuşmazlık yeri olarak idari yargı yerleri arasında çıkan görev ve yetki uyuşmazlıklarını çözümler. Danıştay gerektiğinde ihtihatı birleştirme kararları alır.
BÖLGE İDARE MAHKEMELERİ İdari ve vergi mahkemelerinde tek hakim tarafından verilen kararları itiraz üzerine inceler ve karara bağlar. Yargı çevresinde idari ve vergi mahkemeleri arasında çıkan görev ve yetki uyuşmazlıklarını çözümler. Diğer kanunlarla verilen görevleri yerine getirir.
İDARİ VE VERGİ MAHKEMELERİ İdari mahkemeleri; vergi mahkemelerinin görevlerine giren konularda ilk derece mahkemesi olarak danıştayda çözümlenecek olanlar dışında iptal ve tam yargı davalarını çözer. Vergi mahkemeleri vergi resim, harç, vb. Diğer mali yükümlülükler ve bunlara ait zam ve cezalara ilişkin AATUK un uygulanmasına ilişkin davaları çözümler.
ASKERİ YÜKSEK MAHKEME Asker kişileri ilğilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir. İlğili kişinin asker olma şartı aranmaz.
SAYIŞTAY Özel bir yagı yeridir. Sayman hesaplarını yargılayan hesap mahkemesidir. Sayıştayın kesin hükümlerine karşı idari yargı yoluna gidilemez.
İDARİ YARGIDA DAVA TÜRLERİ
İPTAL DAVASI : idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönünden dolayı hukuka aykırı olduklarından için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılır. Özellilleri. 1. hukuka aykırılık durumda açılır. 2. davanın açılması için menfaatin zarar görmesi yeterlidir. 3. idarenin tek yanlı ve yürütülmesi gerekli işlemleri iptal davasının konusuna girer. 4. ital davası ile sadece işlemin iptali sağlanır. Yerine uyghun olan konulmaz. 5. dava sonucunda iptal kararından sadece davalı değil bu kararla ilğili olanlar da yararlanır.
İptal davasının ön koşulları 1. görevli yarı yerinde açılmış olmalıdır. 2. uyuşmazlık konu bakımından dava edilebilecek nitelikte olmalıdır. İptal davasının açılabilmesi için ortada bir idari işlemin olması ve idari başvuru yöntemlerinin tüketilmiş olması gerekir. 3. davacını menfaatinin ihlal edilmiş olmalıdır. 4. ortada bir davalı olmalıdır. Davalı daima idaredir. 5. dava açma süresine uyulmalıdır. Danıştay ve idare mahkemelerinde 60 gün vergi mahkemelerinde 30 gündür. 6. davanın yasanın öngördüğü biçim kurallarına göre açılması gerekir.
İptal nedenleri : yetki, şekil sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırılık dolayısıyla iptal edilebilir.
TAM YARGI DAVASI
İdari işlemlerden, idari eylemlerden ve idari sözleşmelerden doğan hak ihlali ile ilğili davalar girer.
Tam yargı davası ile iptal davası arasındaki en büyük benzerlik hakkın ihlalidir.
Tam yargı davası ile iptal davası arasındaki farklılıklar. 1. iptal davasında konu sadece idari işlemlerdir, tam yargı davasında idari işlem, idari eylem ve idari sözleşmeler konu olur. 2. iptal işleminde idari işlemin iptalı istenir, tam yargı davasında davacıya bir hakkın yerine getirilmesi, saldırının durdurulması, eski durumun yerine getirilmesi veya uğranılan zazarın tazmini imkanı tanınır. 3. iptal davasının doğurduğu sonuçlardan taraflar dışında ilğili diğer kişilerde yararlanırken tam yargı davasında sadece taraflar yararlanır.
İlamsız icra : para ve teminat alacakları için sözkonusu olur. Alacaklı doğrudan mahkeme ilamına gerek kalmaksızın icra dairesine başvurarak ilamsız icra yuluyla takibe başlar. Ancak bunun başarılı olması için borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi gerekir. Ödeme emrine itiraz ederse alacaklının dava açmaktan başka çaresi yoktur.
İlamlı icra : konusu para ve paradan başka şeyler olan alacakların cebri icra yoluyla takip edilebilmesi için, mahkeme ilamına gerek vardır. Bu tür alacakların ilamsız icra yoluyla takibi mümkün değildir.
Genel haciz yolu : rehinle temşn edilmiş ve bir kambiyo senedinede dayanmayan, bütün para ve teminat alacakları için baş vurulabilen bir ilamsız icra yoludur. Genel hacız yolunun iki aşaması vardır. 1) Takip talebi: 2) Ödeme emri ve kesinleşmesi: ....ödeme emrine itiraz sebepleri; borca itiraz veya imzaya itirazdır. Bunun üzerine icra takibinde itirazın giderilmesi için alacaklı harekete geçer. Burada alacaklının iki imkanı vardır.itirazın iptal davası veya itirazın icra tetkik merciince kaldırılması. Bu nedenle itiraz kaldırılırsa ödeme emri kesinleşir. 3) Haciz: 4) Paraya çevirme satış:
İHTİYATI HACİZ : alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak amacıyla mahkeme kararı ile borçlunun mallarına geçici olarak el konulmasıdır. İhtiyatı haciz konulduktak sonra ilamsız icra takibi yapılır. Açılan dava kazanılır veya ilamsız icra kesinleşirse ihtiyaten haczedilen mallar paraya çevrilerek alacak tahsil edilmiş olur. Bunun için alacağın muaccel olması gerekir. Eğer alacak muaccel değilse kural olarak ihtiyatı haciz konulamaz. Ancak şu durumlarda alacak muaccel olmasada ihtiyatı haciz konulur. 1. borçlunun belli bir ikametgahının bulunmadığı 2. borçlunun borçlarından kurtulmak için mallarını gizlemeye kaçırmaya hazırlandığı veya borçlunun kendisinin kaçmaya hazırlandığı anlaşılırsa.
HİZMET AKDİ SÖZLEŞME TÜRLERİ
1. sürekli ve süreksiz işlerdeki hizmet akitleri : ( 30 gün) 2. belirli süreli ve belirsiz süreli hizmet akitleri 3. deneme süreli hizmet akitleri 4. takım sözleşmesi ile oluşan hizmet akitleri

hizmet akdi sözleşme sınırlamaları 1. hizmet akdi yapma yasakları : çocuk ve kadınların bazı işlerde çalışmaları 2. hizmet akdi yapma zorunluluğu: eski hükümlü, sakat , askeri ve kanuni işten dolayı işten ayrılanlar tekrar işe alınmak zorundadır
işçinin borçları 1. işgörme 2. işgörenin talimatlarına uyma borcu 3. sadakat borcu
işgörenin görenin 1. ücret ödeme borcu 2. işçiyi koruma borcu 3. eşit işlem yapma borcu HUKUK
Hukuk, toplumsal yaşam içinde kişilerin birbirleriyle ve toplumu temsil eden güçle ilişkilerini düzenleyen ve uyulması, toplunu temsil eden güç tarafından yaptırıma bağlanmış kurallar bütünüdür. Ceza verme, tazminat, iptal, butlan. Bu günkü hukukta görülen bazı yaptırımlardır. Hukuk kuralları genel, soyut ve sürekli nitelikler taşırlar. HUKUK SİSTEMLERİ
1. Roma hukuku ve cermen hukuku etkisini taşıyan ülkeler (Türkiye bu gruba dahildir.) 2. Anglo-Amerikan hukuk sitemi 3. İslam hukuku sistemi 4. Sosyalist ülkelerde uygulanan hukuk sistemi
HUKUKUN DALLARI
Kamu Hukuku: devletle kişiler arasındaki ve devletle başka devletler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarıdır. Anayasa hukuku, İdare hukuku, Ceza Hukuku, Ceza yargılama hukuku, Devletler genel hukuku, Vergi hukuku gibi alanlardır. Özel Hukuk: kişiler arsındaki ilişkileri ve özel hukuk kuralları çerçevesinde devletle kişilerin girdikleri ilişkileri düzenleyen kurallardır. Alt grupları şunlardır. Medeni hukuk, Ticaret hukuku, Devletler özel hukuku gibi alanlardır.
HUKUKUN KAYNAKLARI
Hukuk kuralları genellikle yazılı olarak karşımıza çıkarlar. Hukuk kuralları arasında bir hiyerarşi mevcuttur. Yani yasa Anayasaya, tüzük Anayasa ve yasaya, yönetmenlik ise Anayasa, yasa ve tüzüğe aykırı olamaz. Aşağıda açıklanan kaynaklar hukukun asli ( bağlayıcı ) kaynaklarıdır.
1. ANAYASA
Anayasa; devletin temel yapısını, yönetim biçimini, devlet organlarının birbirleriyle ilişkilerini, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini düzenleyen temel hukuk kaynağıdır.1982 Anayasamız, değiştirilmesi zor, yani sert bir Anayasadır. Çünkü Anayasada değişiklik yapılması, TBMM üye tamsayısının en az üçte biri tarafından yazılı olarak önerilmesine ve bu önerinin meclisin üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu tarafından gizli oyla kabul edilmesine bağlıdır. Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliğine ilişkin karaları bir daha görüşmek üzere TBMM’ne geri gönderebilir. Meclis geri gönderilen Kanunu, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile aynen kabul ederse Cumhurbaşkanı bu kanunu halk oyuna sunabilir.
2. YASA
Yasa çıkarma yetkisi, TBMM’ aittir. Bu yetki, hiçbir şekilde devredilemez. Yasa teklif etmeye bakanlar kurulu ve milletvekilleri yetkilidir. Cumhur başkanı tarafından kabul edilen kanunlar on beş gün içinde yayımlanır. Uygun bulmazsa meclise geri gönderir. Meclis geri gönderilen yasayı aynen kabul ederse, yasa Cumhurbaşkanınca yayımlanır; meclis geri gönderilen yasada yeni bir değişiklik yaparsa, Cumhurbaşkanı değiştirilen yasayı tekrar Meclise geri gönderebilir. (m.89)

3. KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME
Olağan dönemlerde, TBMM, Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi verebilir.( yetki kanunu). Yetki kanununda çıkarılacak KHK’nin amacı, kapsamı, süresi belirtilir. Olağan dönemlerde , temel hak ve özgürlükler KHK ile düzenlenemezler. KHK ler Resmi gazetede Yayımlandıkları gün TBMM’ne sunulur. Yayımlandıkları gün TBMM’ne sunulmayan KHK’ler bu tarihte, TBMM tarafından reddedilen KHK’ler ise bu kararın resmi gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar.(A.Y.m.91) Olağanüstü dönemlerde, ( sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde) ise Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Yetki Kanununa gerek kalmaksızın KHK çıkarabilir. Hatta temel hak ve özgürlükler konusunda bile KHK çıkarılabilir.
4. TÜZÜK Bakanlar Kurulu, yasanın uygulanmasını göstermek veya emrettiği işleri belirtmek üzere, yasalara aykırı olmamak koşulu ile Danıştay’ın incelemesinden geçirilerek çıkarılan kurallara tüzük denir. Tüzükler Cumhurbaşkanınca imzalanır ve yasalar gibi yayımlanır. ( A.Y.m.115)
5. YÖNETMENLİK
Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren yasaların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak koşulu ile yönetmenlikler çıkarabilirler. Hangi yönetmenliklerin Resmi Gazetede yayımlanacağı yasayla belli olur.

HUKUKUN YASALAŞTIRILMASI Hukukta dağınık kuralları bir araya getirerek yasalar oluşturmada iki farklı yöntem mevcuttur. Somut olay yöntemi; bu yöntemde, yasada boşluk bırakmama düşüncesi ile her somut olay ayrıntılı olarak düzenlenmek istenmektedir. Dolayısıyla bu yöntemde, kanunda boşluk bulunamayacağı kabul edilmektedir. 17.000 maddelik Prusya Genel Kanunu (ALR), Bizde Mecelle bu yönteme örnek gösterilebilir. Soyut kural yöntemi; bu yöntemde ayrıntıya inilmemekte genel esaslarla yeterli olmaktadır ve yasada boşluk mutlaka bulunabileceği kabul edilerek, yargıca ( hakime) gerektiğinde hukuk yaratma imkanı tanımaktadır. Buna en iyi örnek İsviçre/ Türk Medeni Hukukudur.
HUKUKUN UYGULANMASI
1. NİTELİK BAKIMINDAN UYGULANMASI
Bazı hukuk kuralları mutlaka uygulanması gerekirken, bazılarının ise aksi kararlaştırılmadığı takdirde uygulanması gerekir. Hukuk kuralları bu bakımdan 4 gruba ayrılır.
• Emredici hukuk kuralları
Bu kurallara mutlaka uyulması gerekir.bu kurallar genellikle kamu düzenini, ahlak ve adabı, kişilik haklarını ilgilendiren kurallardır.bu kurallar kamu hukukunda fazladır. Özel hukukta ise özellikle sözleşme özgürlüğü ilkesine dayanan borçlar hukukunda emredici kurallara fazla rastlanmaz. Borçlar hukukunda emredici kurallara aykırılığın yaptırımı, butlandır. Yani kesin hükümsüzdür. • Tamamlayıcı hukuk kuralları
Bu kurallar aksi kararlaştırılabilen ancak aksi kararlaştırılmadığı takdirde uygulanabilen kurallardır. Bu kurallara, Borçlar Hukuku alanında rastlanmaktadır. Örneğin BK’nun 73 mad. Göre aksi kararlaştırılmamışsa, para borçlarının alacaklının ikametgahında ödenmesi gerekir. Çünkü alacaklı parasını almak için herhangi bir yere gitmesine gerek yoktur.
• Yorumlayıcı hukuk kuralları
Bu kurallar taraflarca düzenlenmiş, fakat yeterince açıklığa kavuşturulmamış durumlarda rol oynarlar. Örneğin BK’ 75 nci maddesine göre, taraflar sözleşmede ayın başı tabirini kullanmış, fakat bununla neyi kastettiklerini yeterince açıklamamışlarsa, bu tabirden ayın birinci günü anlaşılır. Alacaklı her ayın on beşinde maaş aldığını öne sürerek bu tarihte ödeme yapması gerektiğini öne süremez.
• Tanımlayıcı hukuk kuralları
Bu kurallar, hukuki kurumları tanımlarlar ve bu kurumların anlaşılmasına yardımcı olurlar. Bu kurallara örnek olarak, nişanlanmayı tanımlayan MK’un 82 nci maddesi.

2. YER BAKIMINDAN UYGULANMASI
Yasaların mülkiliği ilkesi; yasaların ülke içinde bulunan yerli ve yabancı vatandaşlara ülke sınırları içinde ortaya çıkan olaylara uygulanmasına denir. Yasaları şahsiliği ilkesi ; bir ülke yasalarının vatandaşlarını yabancı ülkelerde de takip etmesidir. Buna karşılık kamu hukukumuzda kural olarak yasaların yerselliği ilkesi uygulanmaktadır.
3. ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMASI
Yasaların yürürlüğe gireceği tarih genellikle yasa metninde açıkça belirtilir. Aksi takdirde yasa, Resmi Gazetede yayımını izleyen günden başlayarak kırk beş gün sonra yürürlüğe girer. Yine yasaların yürürlükten kaldırılacağı tarih yasa metninde açıkça belirtilir. Buna açıkça yürürlükten kaldırma denir. Ancak yasalar üstü kapalı zımmı olarak da yürürlükten kaldırılabilirler. • Önceki yasa genel sonraki yasa özelse sonraki yasa kendi alanına giren konularda önceki yasayı yürürlükten kaldırır (genellik/ özellik ilişkisi)
• Hem önceki hem de sonraki yasa genelse sonraki yasa önceki yasanın kendisine aykırı kurallarını yürürlükten kaldırır.(zaman ilişkisi )
Yasalar geçmişe etkili olamaz (mukable şamil olmama ilkesi). Yasa yürürlüğe girdiği tarihten sonraki olay ve kişilere uygulanır. Kazanılmış haklar saklıdır. Bu., hukuk güvenliği ilkesinin sonucudur. Kanunsuz suç ve ceza olmaz.
4. ANLAM BAKIMINDAN UYGULANMASI Yorum: hakim yasa maddesini somut olaya uygularken, maddenin sözünü, özüyle birlikte değerlendirmesidir. Başlıca yorum çeşitleri şunlardır. Yargıç bu yöntemlerin her birinden faydalanarak yasa maddesinin gerçek anlamını araştıracaktır. • Deyimsel yorum yöntemi • Tarihsel yorum yöntemi • Amaçsal yorum yöntemi
Boşluk doldurma: MK’ nın 1.maddesinde yasada boşluk bulunabileceğini kabul ederek,yargıca hukuk yaratma imkanını hem bir hak hem de ödev olarak vermiştir. Yargıcın hukuk yaratma yoluna gidebilmesi için hem yasada hem de örf ve adet hukukunda bir hüküm bulamaması gerekir. Bu durumda yargıç yasadaki benzer durumlar ile kıyas (örnekseme )yoluna gider. Bu da mümkün olmazsa kendisi yasa koyucu gibi davranarak yeni bir kural koyar,yani hukuk yaratır. Bu yaparken serbest davranamaz hukuk düzeninin ilkelerine ve yasanın genel esprisine uygun davranmak zorundadır. Yargıcın takdir yetkisi: yargıcın kendine takdir yetkisi tanınan durumlarda hakkaniyet sınırları içinde davranması gerekir. Örnek olarak ceza yasasında bazı maddelerin alt ve üst sınırları belirlenmiştir. Burada cezanın ne olacağı hakimin takdir yetkisine bağlıdır. HAKLAR 1. HAK KAVRAMI : Hak, hukuken korunan ve sahibine veya temsilcisine bu korumadan yararlanma yetkisi tanınan menfaattir.korunan bu çıkarın ilişkin olduğu alana göre hakkın türü de değişmektedir. Hak sahibi, kişilerdir. Hayvanlar ve eşyalar hak sahibi olamazlar. Kişilerse gerçek kişi ve tüzel kişi olarak karşımıza çıkarlar. 2. HAKKIN TÜRLERİ 1. Kamu hakları: genellikle devletle kişilerin ilişkilerinden doğan, yani kamu hukukunu ilgilendiren haklardır. 2. Özel Haklar: Genellikle kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerinden doğan haklardır. Kamu haklarından kural olarak sadece ülke vatandaşları yararlanırken özel haklardan yerli yabancı fark gözetilmeksizin herkes yararlanır. • Nitelikleri bakımından: mutlak haklar ve göreli haklar olarak ikiye ayrılır.mutlak haklar hak sahibi tarafından herkese karşı ileri sürülebilen haklarıdır. Herkes bu haklara uymakla yükümlüdür. Bu haklar her zaman ileri sürülebilir. Mallar üzerindeki haklar ve kişiler üzerideki haklar olarak ikiye ayrılır. • Konuları bakımından: malvarlığı / şahıs varlığı hakları olarak ikiye ayrılır. Malvarlığı hakları para ile ölçülebilen haklardır. Şahıs varlığı hakları ise para ile ölçülemez malvarlığı haklarından farklı olarak bir başkasına devredilemez. • Hukuki Etkileri Bakımından: yenilik doğuran ve yenilik doğurmayan haklar olarak bölümlenir.yenilik doğuran haklar, hak sahibine tek taraflı irade beyanı ile yeni bir hukuki ilişki kurmak (kurucu), mevcut bir hukuki ilişkiyi değiştirmek (değiştirici), mevcut bir hukuki ilişkiyi sona erdirmek (bozucu) yetkisi veren haklardır. Yenilik doğuran hakların başlıca özellikleri şunlardır.
1. kullanılması şarta bağlıdır. 2. zaman aşımı söz konusu olamaz 3. kullanınca sona ererler ve kullanılıp sonuç meydana geldikten sonra bundan geri dönme söz konusu değildir.

3. HAKKIN KAZANILMASI VE KAYBEDİLMESİ Kişinin bir hakkın sahibi konumuna gelmesine hakkın kazanılması, hak sahibi konumundan çıkmasına ise hakkın kaybedilmesi denir. Hakların kazanılması veya kaybedilmesi, bir hukuki olay, hukuki fiil veya hukuki işlem sonucu gerçekleşir. Hukuki olay; hukukun kendisine sonuç bağladığı olaydır. Hukuki fiil ise; kendisine hukuki sonuç bağlanmış insan fiilleridir. Geniş anlamda kullanıldığı zaman hukuki olay deyimi hukuki fiilleri de kapsar Hukuki işlemler ise : hukuki sonuç doğurmaya yönelmiş iradi açıklamalardır.
1. Hakkın Kazanılması: üç yolla olur. Aslen, devren ve tesisen.
Aslen kazanma: bu durumda hak sahibi bu hakkın ilk sahibi olarak, doğrudan doğruya hakkı kazanmaktadır. Hakkın daha önce bir sahibi yoktur. Örnek: avlanmak suretiyle bir hayvanın mülkiyetinin elde edilmesi. Devren Kazanma: burada hak bir başkasından devren kazanılmaktadır. Bir kişi şey üzerindeki hakkını kaybederken, bir diğeri bu şeyin sahipliğini kazanmaktadır. Hakkın devren kazanılması külli halefiyet (tümden geçiş) veya cüz’i halefiyet (tekten geçiş) tarzında ortaya çıkar. Tümden geçişin tipik örneği mirastır. Miras bırakanın ölümü nedeniyle tüm mal varlığı herhangi bir devir işlemine gerek kalmaksızın bir bütün olarak mirasçılarına geçer. Cüz’i halefiyette ise kişinin malvarlığını oluşturan şey tek olarak (münferiden) bir başkasına devredilmektedir. Bu şeyin hak sahipliğinin devralana geçmesi için taşınmazlarda “tescil”, taşınırlarda “teslim”, alacaklarda ise “temlik” işlemine gerek vardır. Ancak bir işletmeyi aktif ve pasifiyle devralan kimse alacaklılara bildirdiği ve gazetelerde duyurduğu tarihten itibaren onlara karşı malvarlığının veya işletmenin borçlarından sorumludur, ancak iki yıl süre ile, eski borçluda yenisi ile birlikte müteselsilen borçludur. Tesisen Kazanma: Burada mevcut bir hakka dayanarak bir başka hak kurulmaktadır. Bir malın maliki bu mal üzerinde bir başkası lehine (borcuna karşılık) bir rehin hakkı kurmaktadır.
2. HAKKIN KAYBEDİLMESİ Bir hakkın sona ermesi ya hakkın bir başkasına geçmesi ya da hakkın yok olması sonucu meydana gelir.
HAKLARIN KAZANILMASINDA İYİNİYET (SUBJEKTİF İYİNİYET)
Subjektif iyiniyet; kişinin bir hakkın kazanılmasına engel olan bir eksikliği bilmemesi veya gerekli tüm dikkat ve özeni gösterse dahi bilecek durumda olmaması şeklinde tanımlanır. Subjektif iyiniyet hakların kazanılmasındaki iyiniyettir. İyiniyetin koruyucu etkisinden yararlanacak kimse, iyiniyetli olduğunu ispatlamak zorunda değildir. İyiniyet karinesine göre bunu ispatlamak karşı tarafa aittir. Karşı taraf korunan kimsenin iyiniyetin ilişkin olduğu engeli öğrenmek için gerekli dikkat ve özeni sarf etmediğini ispatlarsa, bu, karinenin çürütülmesi için yeterli olacaktır. Subjektif iyiniyetin unsurları • Hakkın kazanılmasına engel olan bir eksiklik bulunmalıdır. • Kişi bu engeli bilmemeli ve bilecek durumda da olmamalıdır. • Kanun hakkın kazanılması için iyiniyeti aramış olmalıdır.
İyiniyetin Korunduğu haller Bir taşınırın mülkiyetin iyiniyetle kazanılıp kazanılmayacağını incelerken, üzerinde mülkiyet kazanılacak taşınırın sahibinin elinden rızası ile çıkıp çıkmadığına bakılarak bir ayrım yapmak gerekir. Hakkın kazanılmasındaki iyiniyeti, malın sahibinin elinden rızasıyla çıktığı hallerde korumuştur. Burada iyiniyetten emin sıfatıyla üçüncü kişinin kazanımı korunur. Emin sıfatıyla zilyed, mal sahibi tarafından malın kullanılması, saklanması, korunması ve bir başkasına iletilmek üzere bırakıldığı kişidir. Kanun, mal sahibinin bu durumu kendisinin yarattığını düşünerek üçüncü kişiyi tam olarak korumuştur. Buna karşılık, taşınır malın sahibin rızası dışında elinden çıkması durumda üçüncü kişi iyiniyetli olsa bile üçüncü kişi bu malın mülkiyetini kazanamaz. Ancak belli koşullar altında üçüncü kişinin iyiniyetli olmasına sonuçlar bağlanmıştır. Bunlar, • Para ve hamiline yazılı senetler çalınmış, kaybedilmiş, sahibinin elinden rızası dışında çıkmış da olsa, bunları iyiniyetle elde eden kimsenin bu kazanımı tam olarak korunur. • Bir taşınır malı bir açık artırmadan veye pazardan veya ona benzer eşya satan bir tacirden iyiniyetle kazanan kişi, ancak ödediği bedel kendisine iade edilirse malı iadeye mecbur olur. (bedel karşılığı iade, kısmen korumadır) • Bunun dışında, çalınmış, kaybedilmiş veya sahibinin rızası dışında elinden çıkan malları iyiniyetle sahibi zilyedlere karşı beş senelik bir hak düşürücü süre vardır. Bu süreden sonra dava açılamaz. Oysa zilyedliği kötüniyetle kazananlarda böyle bir durum söz konusu değildir.
Taşınmazlarda iyiniyetin korunması
Tapu sicilindeki kayda güvenerek mülkiyet ve diğer aynı hak kazanan kişinin bu kazanımı geçerlidir.
HAKLARIN KULLANILMASINDA İYİNİYET (OBJEKTİF İYİNİYET)
Herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifade hüsnüniyet kaidelerine riayetle mükelleftir. Yani hakların kullanılmasındaki iyiniyet objektif iyiniyettir. Hakkın kötüye kullanılmasını kanun korumaz. Mk.2 maddesinin birinci fıkrası dürüstlük kuralını ikinci fıkrası hakkın kötüye kullanılmasını yasağını düzenlemektedir. Böylece hakkı kullanılmasını sınırlamak için dürüstlük kuralına başvurulmamalı, ancak yasada başka bir sınır bulamadığımız takdirde dürüstlük kuralına başvurulmalıdır. Dürüstlük kuralı ise: orta zekalı ve dürüst bir kişinin, toplumda gösterebileceği ve herkesce benimsenen davranış biçimidir.

Hiç yorum yok: